18 Mayıs 2014 Pazar

Alıntıdır.Ama bir o kadar da uygundur...
Kendime şöyle bakıyorum; hayat suretinin suretinin sureti misali devam ediyor.Yüce amaçlarım yok, zaten hiç kimsenin yok.Sadece fikirler var ki; fikirlerim bir inanç niteliği taşımıyor.Bok gibi yaşıyorum yani, ne bir yeteneğim ne de zanaatim var amına koyim.O kadar asosyalim ki gelirim dediğim yerlere gitmiyorum çoğu zaman.Kendimi bu beton yığınlarına, el kurutma makinesine, süpermarketlerde çalan rahatlatıcı müziğe ait görmüyorum..Okula bile gitmek istemiyorum, her hafta sonu bütün bu saçmalıklardan kaçmak için eve giderim mesela.YAŞAMAK BU MU?

Bana şunu diyorlar; İzmir'desin kız bulamamışsın.Ulan harbiden ne yeteneksiz bir insanım ya.Ya çok çirkin olmam ya da aşırı aptal olmam lazım. Hangisiyim bilmiyorum ama belki her iksiyimdir baksana koskoca İzmir'de kendime sevgili bulamamışım.Ben kendimi sevmiyorum başkasını nasıl seveyim lan? Anca kendimi avuturum biriyle mesajlaşırken.Eğer ben kendimi sevmiş olsaydım sanırım yaptığım her şeyde adımı yüceltirdim.Kendimi seviyor olsaydım bunu yazıyor olmazdım herhalde bu saatte yatakta olurdum. Koskoca İzmir'de neden sevgilim yok valla ben de bilmiyorum Mesela birini seviyorsunuz, o sizi sizin onu sevdiğiniz gibi sevmiyor.Ve siz bunu anlayınca görmezden gelmeye çalışıyorsanız benim gibi olup insanları çok yakından tanımaya başlıyor ve genel olarak hepsine güveninizi yitiriyorsunuz ve bir süre sonra bedenler anlamlarını ve kişiliklerini yitiriveriyorlar.Herkes kendi kendilerinin oluşturmuş olduğu kurallara sıkı bir şekilde bağlanıyor herkes aynı olmaya zorlanıyor.. Hepsi içten içe hayvansı güdülerin esiri olduklarını biliyorlar ama hepsi kapılarını yavaş yavaş aralıyorlar...Çünkü bu işin kuralı bu. İnsanlığın gerekliliği bu..Mesela; 3 yıl önce kro olduğu için reddettiği erkek kendini geliştirdiğini gösterirse kız adamın müptelası filan oluyor.Çok acayip, çünkü bu tür şeyer bende hiç işe yaramıyor.Hatta facebook postlarımdan ötürü konuştuğum bir kız sevgilin bu yüzden olmuyor dedi.Ulan mal ben seninle sevgili olmak için konuşuyordum zaten aq.Neyse beni bu halimle beğenmeyecek olan biri beni hangi halimle beğenir diye düşünmekten çok ben niye file takılamıyorum diye düşünmem daha doğru sanırım.Denedim olmuyor, cidden içimden bir şey rahatsız oluveriyor.Ya sosyal medyayı bırakıp sığır gibi yaşayacağım ya da sosyal medyaya devam edip saçlarımın dökülmesine katkı filan sağlayacağım.Bence bunların ikisi de delilik olacak bana kalırsa delilik; bir şeyi çok önemsemektir, veya önemsememektir.Mesela sokakta çıplak yürüsek ve bunu önemsemesek deli olduğumuz düşünülür ben de bazen fazla önemsediğim için delilik çizgisine yaklaşıyorumdur belki ama şuan önemsemiyorum kendimi yumuşak bir yatak gibi hissettiğimi söyleyebilirim.Bu dünyadan ne beklediğimi bilmiyorum, insanlardan ne beklediğimi bilmiyorum .Ama sanırım en file halim bu ve şuan hiçbir şey umrumda değil gibi.Yazdıklarımın arasında en ufak bir bağlantı bile yok.

Mesela birilerine fazla değer verdikten sonra aslında onun egoist bir varlık olduğunu görünce insan ister istemez başlarda üzülüyor ama sonraları üzüldüğü için de saçmalamış olduğunun farkına varıyor.Zaten üzülecektim ki bir önemi yok severim üzülürüm diye yeniden sevme gereği duymuyor mesela, deyim yerindeyse hayvan gibi yaşamaya başlıyor.Sevmeye üşeniyor falan.. Hayatında hiç hayal kırıklığına uğramamış insanlara imrenirim ben.Herkese aşkım, sevgilim lokumum, kurabiyem gibi şirin sözler sarfeden insanları samimi bulmuyorum.Ben intihar selfie'si çekip internete koyan adamın yalnızlığını anlayabiliyorum ve onu daha samimi buluyorum.En azından bok gibi yaşadığının farkında ve ölmekten birazcık bile korkmuyor.Son foto deyip facebook'a kendini asarken resmini çeken bir adamın ne kadar yalnız olduğunu, ne kadar sevgiye muhtaç olduğunu anlayabiliyorum.Bence o adamı asan bütün insanlıktır, bir insanı kendisini sevmeyecek hale getiren; insanın kendisi değil, insanların yarattığı bu ahlak ve gösteriş ile süslediği iğrenç dünyadır.

5 Nisan 2014 Cumartesi

İlk yazım

Bu ilk yazımda hangi konuda yazmalıyım diye düşündüm açıkçası bir konu bulamadım.Ama çok ağır bir bunalımın içinde olduğumu biliyorum.Yazmanın iyi geleceğini düşündüm zira odunlaşmış düşüncelerimiz daha akışkan hale getirir.Oturup insanların okuyup bilinçaltlarındaki sese uyup dalga geçecekleri birkaç yazı yazmak heralde özgüvenimizi biraz olsun etkiler değil mi?

Bunalım demişken neden olduğunu bile bilmiyorum kız arkadaşımın canını durduk yere yakmam mı dersiniz üst üste gelip bitmeyen işler mi dersiniz,sınavlar mı,dersler mi dersiniz birçok dert olduğundan yakınıyorum.Halbuki sıradan bir fabrikada 10 saati 12 liraya çalışan sıradan bir fason işçisiyken daha az derdim vardı.Kapasitemiz,paramız,gücümüz veya diğer insanlara karşı bizi iyi gösterdiğini düşündüğümüz bir veya birkaç saçmalık mı bizi bu kadar mutsuz hale getirebiliyor.Kendimizi övdüğümüz şeyleri kaybetmekten korkumuz mu bu mutsuzluk? Yüzyıllardır bilinir şeytanın bizi fakirlikle korkuttuğu.Peki şeytanın bizi korkuttuğu tek şey fakirlik mi? Yoksa zenginlik kadar önemli başka konforlarımız da mı var kaybedeceğimiz?
Konfor denen şeyler artıkça korkularımız da aynı şekilde artar mı? Konfor dediklerimizden başka kaybedebileceğimizi bildiğimiz başka şeyler de korkutmaz mı bizi ? Peki zenginliğimiz kaybetmeye yüz tuttuğumuz annemizden veya babamızdan daha az korkutuyor mu bizi ? Sahip olmanın gücü,bilinçaltındaki o muazzam dürtü,durduramadığımız his.Bu soruların cevabı kaybettiğimiz insanlığımızla yüz yüze bırakıyor mu dersiniz? Bence hayır.Bu soruların cevabı bizi gerçek benliğimizle yüzleştiriyor sadece.Peki ne yapmalı?
O da herkesin kendi isteğiyle,kendi konforuyla bulacağı bir cevap bence.